Kateterizasyon Yoluyla ASD VSD Kapatma
Genellikle kateter bazlı müdahale olarak adlandırılan kateterizasyon yoluyla Atriyal Septal Defekt (ASD) ve Ventriküler Septal Defektin (VSD) kapatılması, belirli konjenital kalp defektlerini onarmak için kullanılan minimal invazif bir prosedürdür. ASD ve VSD, kalp odalarını ayıran ve aralarında anormal kan akışına izin veren duvar olan septumda açıklıkların olduğu durumlardır. Bu prosedür geleneksel açık kalp ameliyatına bir alternatiftir ve çeşitli avantajlar sunar:
ASD Kapanışı:
- ASD kapatmada kalbe ulaşmak için genellikle kasıktaki bir kan damarından bir kateter yönlendirilir.
- Tipik olarak bir atriyal septal tıkayıcı olan bir cihaz, kateter yoluyla kusur bölgesine iletilir.
- Daha sonra cihaz serbest bırakılarak atriyal septumdaki deliği etkili bir şekilde kapatır ve kalbin iki üst odacığı arasındaki anormal kan akışını önler.
- Bu minimal invaziv yaklaşım, açık kalp ameliyatı ihtiyacını ve buna bağlı riskleri azaltarak hastanede kalış süresinin kısalmasını ve iyileşme süresinin daha kısa olmasını sağlar.
VSD Kapanışı:
- VSD kapatmada, kalbe bir kan damarı yoluyla ulaşmak için benzer bir kateter bazlı yaklaşım kullanılır.
- Ventriküler septal tıkayıcı olarak bilinen bir cihaz ventriküler septal defektin üzerine yerleştirilir.
- Cihaz serbest bırakılır, ventriküler septumdaki deliği kapatır ve kanın kalbin iki alt odacığı arasında anormal şekilde kaymasını önler.
- Tıpkı ASD kapatmada olduğu gibi, bu yöntem de geleneksel cerrahi prosedürlere göre daha az invaziftir, iyileşme sürelerinin daha kısa olmasını ve ameliyat sonrası rahatsızlığın azalmasını sağlar.
Hem ASD hem de VSD’nin kateterizasyon yoluyla kapatılmasının bu konjenital kalp defektlerinin tedavisinde etkili olduğu kanıtlanmıştır. Daha yüksek riskler ve daha uzun iyileşme süreleri ile ilişkili olan büyük cerrahi kesilere ve kalp-akciğer bypassına olan ihtiyacı azaltırlar. Bu minimal invaziv teknik, hastaların normal aktivitelerine daha hızlı dönmelerine olanak tanır ve bu da onu ASD veya VSD’li birçok kişi için tercih edilen bir seçenek haline getirir. Ancak bu yaklaşımın uygunluğu defektin boyutuna ve lokasyonuna bağlı olup, kalp uzmanı tarafından detaylı değerlendirme sonrasında karar verilmektedir.