Minimal İnvaziv ASD VSD Kapatma Ameliyatı
Minimal İnvaziv ASD (Atriyal Septal Defekt) veya VSD (Ventriküler Septal Defekt) Kapatma Cerrahisi, bu konjenital kalp defektlerini minimal cerrahi etkiyle onarmak için kullanılan son teknoloji ürünü bir kalp prosedürüdür. ASD’ler ve VSD’ler, kalp odaları arasında anormal kan akışına yol açabilen septumdaki (kalp duvarı) açıklıklarla karakterize edilir. İşte bu gelişmiş cerrahi yaklaşıma genel bir bakış:
Prosedüre Genel Bakış
- Minimal invazif ASD veya VSD kapatma ameliyatı özel bir ameliyathanede, hasta genel anestezi altında gerçekleştirilir.
- Göğüste büyük bir kesi yerine, cerrah genellikle göğsün sağ veya sol tarafında, kalbe erişime izin veren küçük kesiler yapar.
- İşlem sırasında cerraha yol göstermek amacıyla bu küçük kesilerden özel aletler ve endoskop adı verilen küçük bir kamera yerleştirilir.
- Cerrah daha sonra kusuru dikerek veya deliği kapatmak için özel cihazlar veya yamalar kullanarak onarır.
- Bu yaklaşım göğüs kemiğini (sternum) yayma ihtiyacını ortadan kaldırır ve daha az cerrahi travma ile ilişkilidir.
Avantajları Nelerdir?
- Minimal invaziv ASD veya VSD kapatma, geleneksel açık kalp ameliyatına göre daha küçük yara izleri, daha az ağrı, daha hızlı iyileşme ve daha kısa hastanede kalış süresi gibi çok sayıda avantaj sunar.
- Hastalar genellikle işlemin ardından normal aktivitelerine daha hızlı dönerler ve daha yüksek bir yaşam kalitesine sahip olurlar.
İyileşme ve Takip Süreci
- Minimal invaziv ASD veya VSD kapatma ameliyatından iyileşme, geleneksel açık kalp ameliyatına kıyasla genellikle daha hızlıdır.
- Hastalar genellikle işlemden sonraki birkaç gün içinde hastaneden taburcu edilir ve genel iyileşme süresi daha kısa olur.
- Kapatmanın etkinliğini izlemek ve hastanın genel kalp sağlığından emin olmak için bir kardiyologla düzenli takip randevuları almak önemlidir.
Minimal invazif ASD veya VSD kapatma cerrahisi, pediatrik kalp cerrahisi alanında, azaltılmış cerrahi etki ile son derece etkili bir tedavi seçeneği sunan önemli bir ilerlemedir. Cerrahi yaklaşımın seçimi hastanın özel durumuna, defektin boyutuna ve konumuna ve cerrahi ekibin uzmanlığına göre belirlenir. Bu minimal invaziv teknik, travmayı en aza indirir ve sağlıklı, aktif bir hayata hızlı dönüş potansiyelini maksimuma çıkarır.